Kim hayatında yapacağı bir çok hedeflerini,ideallerini,yaşam tarzını elalem ne düşünür diye değiştirmedi mi?
Yaşadığın ortamı seçmen,çevreye bukalemun gibi uyum sağlaman,aykırı bir tip olmayı engellemen,sokaktaki yürüyüşüne dikkat etmen hepsi çevreye uyum sağlama aşamalarıdır.
Şu mesleği yap, ögetmen ol evladım, doktor ol çocuğum ama müzisyen olma tiyatrocu olma aç kalırsın vb bir sürü örnek sayabilirim size…
Bu el ne der; damgası sadece örf ve adetler olarak bize fayda sağlar, ahlaki değerler için topluma uyum iyidir ama gelecek hedef ve ideallerimizi etkilediği zaman orada dur demek lazım! Belli bir yaşa geldikten sonra özellikle kim ne derse desin insan aman kim ne düşünürse düşünsün der ,mutlaka o yaşa ve olgunluga ulaşmak mı gerekir?
Yaşadığı yer ,yaşam şartları,kültürü nedeniyle kendi yapamadığı yada yaşayamadığı hayalleri çocukların üzerinde gerçekleştirmek isteyen bir sürü ebeveyn var,örnek olarak kendimi verebilirim. Anneme 13 yaşlarımda konservatuar okumak istiyorum dediğimde
‘aman ne yapacaksın gidip şarkıcı mı olacaksın’ demesi üzerine ayıp bir şey istediğimi düşünüp bu istediğimi bastırmam ve şimdi çocuğuma piyano alıp bu konuda onu desteklemem bilinçaltımda bastırılmış bir durum olarak çıkmaya devam ediyor.Şu anda içimdeki fırtından sıyrılıp bir anlatmaya başlasam ,kafamda neler yaşadığıma ben de inanamam…
Bir kere başkalarının düşüncelerine göre yaşamaya başladınız mı,etrafınızda ördüğünüz ‘EL ALEM NE DER?’ duvarı sizin benliğinizi ele almaya başlar.Tıpkı bir duvar gibi etrafımızı örmeye başlar ve içinden çıkamayacağımız gibi yükselmeye devam eder.Bir bakmışsınız kendimizi kısıtladığımız olaylar,bu çerçeve içerisinde kendi kendimize çabalayıp debelenişimiz bizi ele geçirmiş bulunmaktadır.bu bize karakter yapılanması olarakta geri döner örneğin; her denileni kafaya takma,ince düşünme özelliğini dibine kadar zorlama,her lafa bir anlam yükleme,her denileni yapmaya çalışma seni bir süre sonra yorar ve köleleştirir.
Öyle ki,evleneceği eşini seçerken bile ailem onu kabul etmez,bu özelliği annemin hoşuna gitmez vb yorumlarla ailesi ve çevresi tarafından yargılama yolu seçerek ‘onunla evlenirsem çevre ne der?”
düşüncesi bizi ele geçirir.Yani düşüncelerimizde bir mahalle baskısı hakimdir ve ve yapacağı seçimde pişmanlık duygusu olacağına dair bilinçaltına sinyal gönderir. Birbirini seven iki insan bu aşamayı aşınca şimdide nişan,düğün,kınayı nasıl yapmalıyız çevreye rezil olmayalım gururumuzla işin içinden çıkalım çabası başlar ve sürer ve devam eder gider. Herkesin yorum ve beğenisine muhtaç olmak bizim en büyük prangamız oluyor.Elamemin övgü ödülünü almak için yapılan evlilikler bizde yine elalemin yargı mahkemesinde bize hükmeder. Bir tanıdığım evlilik yolunda ailesiyle tanıştırıp evde ufak bir nişan ve haftasına düğünle balayı için eşini hacca götürmüştü ve amca dayı hala ne der diye düşünmeden kafasıdakini uygulamıştı.Önce eleştirildi sonra yaptığınının doğru olduğuna inandığında umursamayıp çevreyi bir süre sonra takdirle karşılanmıştı.Bu hayat senin ve yaşa gitsin…
İçinizde bir kelebek var her gün yeniden canlanan yeni bir güne uyanan ,o gününün olumsuzluğunu akşam bitiren yeni bir güne başlayan 1 günlük yaşanan olumsuzluğu tüm haftasına ve tüm hayatına yansıtmayan kişiler olmalıyız.Çevrede ,işyerinizde,arkadaş ortamında olumsuz bir çevre baskısında hemen içinize dönün tutun
o kelebeği bırakın gökyüzüne kendiniz için yenilenme ,yeniden içe dönüş dileyin ruhunuzu temizleyin.Sizin için doğru olanı sizden başka hiçkimse daha iyi bilemez.Hayat kısave yakalamak zor,geçip giden zamanı döndüremiyoruz siz zamanı kendinize döndürün.
Kendiniz için en doğru olan şeyi sizden başka hiç kimse bilemez.kendinizi ne kadar iyi tanıdığınızı düşünün ve sorgulayın.Kimsenin hapishanesine girmeyin ve başkaları ne der diye düşünmeyin kendinizi düşünün…