Her ne kadar bugün aramızda olmasalar da gülen yüzleri, samimi sözleri, içimize dokunan şarkıları, türküleri ve filmleriyle hep hafızalarımızda kalan sanatçılar vardır. Belli dönemlerde herkesin gönlünde yer edinmeyi başaran, her adımı, her gülüşü bir nesli şekillendiren, bizlere sadece eğlencenin değil aynı zamanda “Hayatı nasıl daha anlamlı yaşarız?”ın cevabını veren sanatçılar tam da bugün aramızdan ayrılıyor olsalardı belki de o eski saf ve dürüst etkilerinin yerini bambaşka tartışmalar alacak, adları belki de sanatlarıyla değil, farklı nedenlerle anılacak, içtenliklerinin ve samimiyetlerinin bugün bir karşılık bulması hiç de kolay olmayacaktı.
Mesela Barış Manço bugün hâlâ hayatta olsaydı muhtemelen “Adam Olacak Çocuk” programı çoktan yayından kaldırılmış olacaktı. Çocuklara ahlaklı, dürüst ve çalışkan olmayı öğütlemek, memleketteki birçok büyüğe ters geldiği için belki de her hafta RTÜK cezası yiyecekti. Belki de birgün programda “Çalışmadan, üretmeden geçinenler bizden değildir.” diyecek ve ertesi gün devleti hedef alan açıklamalarından dolayı gözaltına alınmış bir sanatçı olacaktı. Ama artık böyle bir tehlike yok, çünkü Barış Manço aramızda değil.
Kemal Sunal günümüz Türkiye’sinde film çekseydi “İnek Şaban” karakteri yüzünden hayvan hakları derneklerinden, “Zübük” yüzünden siyasilerden, “Korkusuz Korkak” yüzünden delikanlı tayfadan linç yemiş olacaktı. Neyse ki böyle bir dert kalmadı, çünkü Kemal Sunal artık aramızda değil.
Neşet Ertaş yaşasaydı belki de birgün "Ahu Gözlüm"ü söylerken “kadınları obje olarak kullanıyor” diye sosyal medyada eleştirilmiş, ertesi gün de “Neden protest şarkılar yapmıyorsun?” diye karşı mahalleden azar işitmiş olacaktı. Ama artık kimse ona laf edemiyor, çünkü Neşet Ertaş aramızda değil.
Levent Kırca “Olacak O Kadar”ı bırak, sadece iki dakikalık bir skeç çekseydi, o gün değilse ertesi gün ekrandan kaldırılmış olacaktı. “Eleştirel sanat” dediklerinde artık ya küfrediyorlar ya da cezayı peşin peşin ödüyorlar. Sanatçılar ya sahneden inip bir partinin peşine takılıyor ya da bir şey söylemeden sessizce gülümsüyor. Ama artık böyle bir sorun kalmadı, çünkü Levent Kırca aramızda değil.
Kazım Koyuncu bugün hayatta olsaydı muhtemelen bazı sözleri yanlış anlaşılmış, bazı şarkıları tartışmalara konu olmuş, bazı festivallerde yer verilmemiş olacaktı. Yine de o bir yolunu bulup belki bir köy okulunun önünde, belki bir çay bahçesinde insanlarla buluşacaktı. Doğaya zarar veren projelere karşı yine mücadele edecek, "Bu memleket bizim, kimse bizi buradan söküp atamaz." diyecekti. Ama birileri hemen onu da “muhalif” ilan edecekti. Fakat artık bunların hiçbiri yaşanmayacak, çünkü Kazım Koyuncu aramızda değil.
Peki ya Volkan Konak… Kimimiz onu "Kuzeyin Oğlu" olarak bildik, kimimiz ise içli şarkılarında kendi yaralarımızı sardık. Karadeniz'in hırçın dalgalarından beslenen sesiyle, türkülerle yoğrulmuş yüreğiyle bu topraklara derin izler bırakan bir sanatçıydı. Onun şarkılarında memleket kokusu vardı. Dağların serinliği, denizin coşkusu, sevdanın en saf hâli vardı.
Ancak ne acıdır ki ölümünün ardından ona dair söylenmemesi gereken nice sözler söylendi, hiç hak etmediği eleştiriler yapıldı. Oysa Volkan Konak sadece türkü söyleyen biri değil, bu ülkenin değerlerine sahip çıkan, insanına sevgiyle yaklaşan, sanatıyla insanları bir araya getiren biriydi. O bir köy çocuğunun elinden tutup ona umut verebilen, en küçük eyleminde bile herkesin yüreğini coşturabilen adamdı. Ne sahte popülerliğin peşine düştü ne de sanatını ticarete kurban etti. O hep bildiği yolda yürüdü, hep yüreğinden geçenleri söyledi.
Yıllarca Karadeniz’in sesi oldu, dağların, denizlerin, haksızlığa uğrayanların, sevdanın ve özlemin türküsünü söyledi. Ama ne zaman ki memleketine dair bir söz etti, kimine fazla geldi, kimine yetmedi. Seveni çoktu ama eleştireni de eksik olmadı. Dün şarkılarıyla gönüllere dokunan adam, bugün en ağır sözlerle yargılandı. Bugün onu eleştirenler, dün onun şarkılarıyla dertleşen, onun türkülerinde kendi hikâyelerini bulan insanlardı belki de. Oysa o hep aynıydı, bildiği gibi yaşadı, inandığı gibi konuştu. Ama artık ne bir türkü söyleyecek ne de bir söz edecek. Çünkü artık Volkan Konak da aramızda değil.
Ey Kuzeyin Oğlu… Gittin ama şarkıların hâlâ dilimizde olacak. Sesin, rüzgarla birlikte dağların zirvelerinde yankılanacak. Adın, Karadeniz’in mavi hüznünde dalgalanacak. Sevenlerin seni hep sevgiyle, saygıyla ve minnetle anacak. Rahat uyu Volkan Konak şarkıların hiç susmayacak. Kuzeyin Çocukları, Kuzeyin Oğlu’nu asla unutmayacak.