
Yüksek Mimar Emrah Ömer Çam, İstanbul depremi sonrası deprem gerçeği ve alınacak önlemler konusunda açıklama yaptı.
Yüksek Mimar Emrah Ömer Çam, İstanbul depremi sonrası deprem gerçeği ve alınacak önlemler konusunda açıklama yaptı.
Yüksek Mimar Emrah Ömer Çam yazısında önemli bilgiler verdi, öneriler sundu.
İşte Yüksek Mimar Emrah Ömer Çam’ın o yazısı…
Deprem Gerçeği ve Alınacak Önlemler nelerdir?
Dün İstanbul’da hissedilen deprem, bir kez daha sadece fay hattı üzerinde yaşayanların değil, hepimizin bir gerçeği olduğunu hatırlattı ve bu gerçekle yüzleşmek için her seferinde büyük bir yıkım yaşamayı beklemek toplum olarak en büyük hatalarımızın başında geldiğini gösterdi. Deprem olduğu zaman değil her zaman akılda olması gereken bir doğal afettir ve bu bilinçle önlemler almak gerekmektedir. Maalesef k deprem anında yapacak olduğumuz dua dışında pek bir şey yoktur.
Trabzon olarak bugüne dek “bizde büyük deprem olmaz” düşüncesine sığındık. Ancak bir mimar gözüyle baktığımda, Karadeniz’in bu güzel şehrinin de sarsıntılardan ders alması ve harekete geçmesi gerektiğini düşünüyorum. Peki, Trabzon’un deprem riski nedir, binalarımız ne durumda ve hepimizin güvenliği için neler yapmalıyız?
Trabzon, Türkiye deprem haritasında en düşük tehlike düzeyine sahip illerden biri olarak anılmaktadır. Bunun nedeni, büyük aktif fay hatlarına uzak görünmesidir. Ancak bu “düşük tehlike” algısı maalesef tam bir güvence değildir. Uzmanlara göre Karadeniz açıklarındaki fay hattı ve güneydeki Kuzey Anadolu Fay Zonu, Trabzon’da da hissedilecek büyüklükte depremler üretebilir. Yakın zamanda yaşanan Maraş depremi ve 90 lı yıllarda yaşanan Erzincan depremi hepimizin evlerinden hissettiği büyük depremlerdi. Ayrıca son aylarda Trabzon’da yaşanan 2,5 ile 2,8 arasında değişen pek çok ufak çaplı depremler bunun bir örneği olup uyarı niteliğindedir.
Trabzon’un zemin yapısı depremde oluşacak olan hasarı artıran risklerden biridir. Şehrin özellikle sahil kesiminde deniz dolgusu üzerine kurulmuş mahalleleri ve alüvyon zeminli bölgeleri bulunuyor. Bu tür gevşek zeminler, deprem dalgalarını adeta büyüteç gibi büyütüp sarsıntının daha şiddetli hissedilmesine yol açmaktadır. Yani aynı deprem, sağlam kaya zemin üzerinde daha hafif hissedilirken dolgu zemin üzerinde çok daha yıkıcı etki yaratabilir. Bunun canlı örneklerini geçmişte yaşadık; 1968 yılında Sinop açıklarında meydana gelen 6.6 büyüklüğündeki deprem, kıyı bölgelerinde beklenmedik hasarlara neden olmuştu. Uzmanlar, Trabzon ve çevresinin de benzer bir senaryoya hazırlıklı olması gerektiğini vurguluyor. Öte yandan Trabzon, engebeli arazisi ve dik yamaçlarıyla da bilinmektedir. Bu yamaçların bir kısmı heyelan (toprak kayması) bölgesidir. Deprem anında bu heyelan bölgelerinin harekete geçmesi, sarsıntının etkisini katlayarak yolların kapanmasına ve binaların hasar görmesine yol açabilir. Kısacası, Trabzon’un deprem riski sadece fay hatlarının uzaklığı ile değil, zemin koşulları ve arazi yapısıyla birlikte değerlendirilmelidir. Yakın zamanda Artvin’de yaşanan heyecan ile ana yolun kapanması ve 4 vatandaşımızın hayatını kaybettiği doğa olayında gördük ki, deprem başlı başına tek etmen olmamakla birlikte çeşitli etmenlerin bir araya gelmesi ile oluşacak durumlarda hayatı tehlikesi yüksek durumlarla karşılaşmamız anlamına geliyor.
Deprem konusunda uzman jeoloji mühendisi Prof. Dr. Osman Bektaş’ın geçen yıl yaptığı tespitlerine ve açıklamalara göre Yomra ilçesinde Şana mevkii gibi dolgu zemin üzerindeki yapılar ve dere yatağına yakın büyük binalar risklidir. Ayrıca Beşirli ve Akyazı gibi mahallelerde heyelan sahaları üzerine dikilmiş çok katlı binalar da her an sallanma potansiyeline sahiptir . Bu örnekler, şehrimizde zeminin ve yapılaşmanın ne denli örtüşmediğini, riskli bir tablo çizdiğini gösteriyor. Ayrıca, 1999 öncesi inşa edilmiş binaların birçoğu eski deprem yönetmeliklerine göre yapılmış durumda. Bu binaların beton kalitesi, demir donatı düzeni ve temel sistemi günümüz standartlarının çok gerisinde kalmıştır. Asıl risk eski yapıların dayanıksız oluşudur.
YEREL YÖNETİMLERİN YAPMASI GEREKENLER NELERDİR?
Deprem riskine karşı alınması gereken en büyük hamlelerden biri, riskli yapıların yenilenmesidir. Bu noktada kentsel dönüşüm, Trabzon gibi şehirler için hem bir fırsat hem de bir zorunluluktur. Yerel yönetimler, yani belediyeler başta olmak üzere ilgili kurumlar, şehirlerindeki yapı güvenliğinden birinci derecede sorumludurlar. Bu kapsamda 12 şubat 2025 tarihinde Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde düzenlenen ve asrın depreminin konuşulduğu geniş kapsamlı panele katılan Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç, “Trabzon'da şehrin tamamını içine alacak şekilde yapı stoku envanterinin çalışmasını müşterek bir şekilde başlatıyoruz”. Demiştir. Bu çalışma şehrimiz için çok önemli bir adımdır. Ama her proje gibi başladığı gibi doğru bir şekilde tamamlanmalıdır ve veriler şeffaf bir biçimde tüm diğer belediyeler ve halkla paylaşılmalı ikinci adım olarak yapılması gereken adımlar ivedilikle atılmalıdır.
Peki kentsel dönüşüm sürecinde nelere dikkat edilmeli?
İlk olarak, önceliklendirme doğru yapılmalı. En riskli yapılar ve bölgeler (örneğin az önce bahsettiğim dolgu sahaları üzerindeki veya heyelan tehlikesi altındaki yapılar) tespit edilip bir an önce dönüşüme sokulmalı ya da güçlendirilmelidir. Bu süreçte hem bilim insanlarının hem de halkın katılımıyla şeffaf bir planlama yapılmalıdır. Vatandaşlar, evlerinin akıbeti hakkında söz sahibi olmalı, endişeleri giderilmelidir. Ayrıca onlara çeşitli teşvikler verilerek cesaretlendirilmelidir.
Yerel yönetimlerin bir diğer sorumluluğu da imar denetimini sıkılaştırmak olmalıdır. Yeni inşaatlarda yasa ve yönetmeliklere aykırı uygulamalara izin verilmemeli, proje değişiklikleri titizlikle kontrol edilmelidir. Özellikle kaçak kat çıkma, uygun olmayan zemin kullanımına onay verme gibi hataların bedeli bir depremde çok ağır olmaktadır. Belediyelerimizin teknik ekipleri ve denetim mekanizmaları, adeta birer bekçi gibi şehrin güvenliğini gözetmelidir. Bu konuda bize bir şikayet olmadı yada görmedik demek yeterli olmayacaktır. Oluşacak bir hatadan kaynaklı ölümlerin toplum vicdanı karşısında aklanması mümkün değildir. Herkes üstüne düşüne gerektiği gibi yaparsa dünya yaşanabilir ve güvenli bir hal alır.
Ayrıca, dirençli şehirler oluşturmak için merkezi yönetim ile koordinasyon da gerekmektedir. Trabzon’da atılacak adımlar, ülke genelindeki afet politikalarıyla uyumlu olmalıdır. Örneğin, devletin sağladığı kentsel dönüşüm kredi ve hibelerinden Trabzon’da da yararlanılmalı; yerel yönetimler, halkı bu imkanlar konusunda bilgilendirmelidir. Afet riski kapsamına alınarak devlet teşvikleri alınmalıdır. Maalesef ki pek çok teşvik ve çalışma yapılmasına rağmen halk tarafından bilinmemektedir. Bunların duyurulması yerel yönetimlerin ve basının birincil görevi olmalıdır.
Afet toplanma alanları belirlemek, acil durum iletişim sistemlerini kurmak da belediyelerin yapması gerekenler önceli sorumlulukları arasındadır. Bu toplama alanlarını belirlemek kağıt üzerinde yeterli değildir. Bunlar halka çeşitli yollarla bildirilmelidir. Hatta yerel organizasyonlar yapılarak fiili tatbikatlar ile toplum deprem ve benzeri afet durumlarında neler yapmalı nereye gitmeli diye bilgilendirilmeli ve çeşitli saha çalışmaları yapılmalıdır. Yıllın belli günlerinde 18 ilçede “AFET ile MÜCADELE “ etkinlikleri adı altında çalışmalar ve tatbikatlar yapılmalıdır. Şehir bir bütündür ve tüm ilçeleri kapsayan tatbikatların yapılması son derece önemlidir.
Son olarak, şehir planlamasında deprem riskini azaltacak yaklaşımlar benimsenmelidir. Nüfus yoğunluğunu çok riskli alanlarda artırmamak, imar planlarını jeolojik yapılara göre güncellemek, yüksek katlı yerlerde zemin iyileştirmesi için ekstra önlemler almaya zorlamak ve yeni gelişim bölgelerini güvenli alanlara yönlendirmek gibi stratejiler uzun vadede Trabzon’u daha güvenli kılacaktır.
Özetle, yerel yöneticilerimize büyük görev düşüyor. Deprem gerçeğini kabul ederek hareket eden, bilimsel verileri rehber alan bir yönetim anlayışı, Trabzon’u olası bir felaketten koruyabilir. Unutmamak gerekir ki, alınan önlemler belki bugün manşet olmuyor, ama yarın bir deprem olduğunda binlerce hayatı kurtaracaktır.
VATANDAŞ OLARAK YAPMAMIZ GEREKENLER?
Deprem riskine karşı sadece devlete ve belediyelere görev düşmüyor; bireyler olarak bizlerin de yapabilecekleri var. Kendi yaşam alanlarımızda ve ailemizde alacağımız basit ama etkili önlemler, hem can güvenliğimizi artıracak hem de olası bir afetten sonra hızlı toparlanmamıza yardımcı olacaktır.
Deprem çantaları hazırlayalım; Bir düdük, bir el feneri, biraz su ve temel ilk yardım malzemeleri v.b. olduğu bir çanta her zaman yatağımızın yanında hazır olmalıdır. Bu çantayı hazırlamak yalnızca 20 dakika sürecektir ama olası bir enkazda saatlerce yaşamda kalmamızı sağlayabilir. Özellikle bir düdük enkaz altında kaldığınızda dışardakilerin sizi duyması için hayati öneme sahip bir araçtır.
Evimizde Basit Ama Hayati Önlemler Alalım; Dolapları sabitlemek, cam önlerindeki eşyaları düzenlemek, deprem anında devrilebilecek objeleri güvenli hale getirmek küçük ama hayat kurtaran detaylardır. Ev içi düzenlemeleri kesinlikle hafife almayalım. Bir deprem anında en büyük yaralanmalar evinizdeki eşyalardan kaynaklı olabilmektedir. Örneğin duvara sabitlenmemiş bir vestiyere düşerek çıkış kapısını kapatması sizi evde mahsur bırakabilmektedir. Unutmayalım ki bugün alacağımız ufak önlemler yarın hayatımızı kurtarabilir.
Oturduğumuz Binaları Sorgulayalım; Asrın felaketi 1999 depremi ile pek çok yönetmelikte yeniliğe gidildi. Özellikle 1999 öncesi yapılan her bina, deprem yönetmeliği açısından risk taşımaktadır. Binamızın durumunu öğrenmek, gerekirse bir uzmanla kontrol ettirmek, komşularımızla birlikte güçlendirme seçeneklerini araştırmak ilk adım olmalıdır. Eğer evinizden ufak da olsa bir şüpheniz var ise işinde uzman firmalarla görüşerek evinizin sağlamlık testini yaptırmalısınız. Unutmayın canınız malınızdan daha kıymetlidir.
Aile Planı Yapın, Tatbikat Yapın; Deprem anında herkesin ne yapacağını bildiği bir ev düzeni kurun. Nerede toplanacağınızı, telefonlar çalışmazsa nasıl iletişim kuracağınızı planlayın. Tatbikatı alışkanlık haline getirin. Çocuklarınızla bir oyun oynar gibi birkaç kez bu tatbikatları evinizde hep birlikte yapın. Pek çok ölüm olayı deprem anında yaşanan panikten kaynaklanmaktadır. En son İstanbul depreminde de gördüğümüz gibi 151 vatandaşımız deprem anında yüksekten atlayarak yaralanmıştır. Deprem anında ne yapacağınızı bildiğiniz soğuk kanlı davranışlarınız sizin ve ailenizin hayatını kurtarabilir.
Sonuç olarak, dün İstanbul’da yaşanan deprem bize bir kez daha gösterdi ki afetler kapımızı çalmadan hazırlığımızı yapmak zorundayız. Trabzon, belki büyük deprem yaşama ihtimali düşük görünen bir il olabilir; fakat riskin düşük olması, hazırlıksız yakalanmayı mazur göstermez. Deprem riski ve zemin yapımız konusunda bilinçlenerek, mevcut binalarımızın güvenliğini sorgulayarak, yeni yapıları akıllı ve sağlam inşa ederek, yerel yönetimler ve bireyler olarak el ele vererek deprem afetini en az zararla atlatabiliriz.
Bir mimar olarak tavsiyem; küçük büyük demeden her adımı atmaktır. Evimizdeki bir dolabı duvara sabitlemekten tutun da belediyemizin dönüşüm projelerine destek olmaya kadar her girişim önemlidir. Deprem anında can pazarı yaşamamak için, bugün sakin günlerde yapacak çok işimiz bulunmaktadır. Gelin hep birlikte harekete geçelim; Trabzon’umuzu depreme karşı daha dirençli, daha hazırlıklı hale getirelim.
Unutmayalım, hazırlıklı olmak panik yerine tedbir, kaygı yerine güven getirir.
Deprem değil, ihmal öldürür!